Bu sayfa belirsiz aralıklarla güncellenmektedir. Ara ara yeniden bekleriz.


 

Boş bir dairenin bir sanat alanına dönüşme sürecini konu edinen öncesi sergisi, kolektif alıştırmalar aracılığıyla sezon’un kat planından yola çıkıyor. Betül Aksu’nun daveti üzerine bir grup sanatçı, küratör ve sanat kolektifi kat planına eşlik eden yönlendirmeleri takip ederek sezon’un dönüşebileceği oluşumu birlikte düşlüyorlar.

Mekana henüz adım atmadan kurulan bu düşler bir yandan sanat dünyasındaki güvencesiz yaşam ve çalışma koşullarını masaya yatırırken, bir diğer yandan insanları mekana adım atarak değişimi kutlamaya davet ediyor.

İzmir Karşıyaka’da bir apartman dairesine yayılan serginin çevrimiçi kaydını bu sayfanın devamında ziyaret edebilirsiniz.




Ağustos 2023

Merhaba, 

Temmuz ayında İzmir Karşıyaka’da bir apartman dairesine taşındım. Bu daireyi sezon isminde bir sanat oluşumuna dönüştürüyorum. sezon, değişimin politikasını ve şiirselliğini keşfeden bir sanat alanı olacak. Statükoya rağmen değişimi kutlayacak. Zamanla içerisinde araştırma odaklı buluşmalar, yerel arşiv toplantıları ve birbirinden öğrenmenin yollarına kafa yoran müşterek etkinlikler olacağını umuyorum. Bu mekanda seninle buluşup birlikte üretmenin yollarını keşfetmek istiyorum.

Eğer sergi davetimi kabul edersen bu maile eklediğim sezon’un planını incelemeni rica edeceğim. Planı inceledikten sonra “bu mekanda ne yapmak istersin?” sorusuna bir pdf dosyası ile yanıt vermeni istiyorum. Bu dosyayı istediğin gibi şekillendirebilirsin. İstersen metinle, istersen görüntü ile, istersen çoklu medya ile yanıt verebilirsin. Verdiğin pdf yanıtının A4 çıktısını alıp bu çıktıyı mekanda senin belirlediğin bir yere bantlayacağım. Açılış sergisi öncesi, senin gibi davet ettiğim sanatçı, küratör ve sanat kolektiflerinin birbirlerini bilmeden mekana verdikleri yanıtların çıktılarından oluşacak.


► 1- Betül Aksu


sezon_plan.pdf





sezon_metin.pdf




Ağustos-Eylül 2023


Akarsu Melike Demirkol & Görkem İmrek & Furkan İnan

Borga Kantürk

Ezgi Yakın

Fırat Yusuf Yılmaz

İlayda Tunca

Merve Elveren

Nursaç Sargon 

School of Commons

yermekân

daveti kabul etti ve mekana yanıt verdi.


16 Eylül 2023
sezon’un ilk sergisi öncesi açıldı.








► 2- Fırat Yusuf Yılmaz 


Fırat Yusuf Yılmaz yanıtında sezon kelimesinin çağrıştırdığı geçiciliğe odaklandı ve mekanın değişmeyecek bir bileşeni olan adresi kullandı. Dairenin girişinde “Adres:” yazmasını ve adresin kalanındaki her bir ifadenin mekanın odalarına bölüştürülmesini istedi. 








► 3- Nursaç Sargon


Nursaç Sargon’un yanıtı sezon’un henüz içinde yürünmemiş odalarına bir hatırlama mekânı olarak bakıyor. Metin asıldığı yerden ve karşısına konumlanan aynadaki yansımasından sezon’daki tüm odaları görebiliyor. 







Λ

Kırık fayansın olduğu noktadan görünen sadece evdeki tüm odalar değil, bu mekâna dair sonsuz ihtimalleri şekillendiren geçmiş de zemindeki bu kırığın içinde duruyor. Burası bir bellek sarayı, odalar bana yol gösteriyor. Kazınmış duvara bıraktığım işaret, iki balkon arasında cereyanda kaldığı için aritmik şekilde salınan kumaş parçası, portmantonun ardından kalan çiviye iliştirdiğim her an düşecek gibi duran ayna unutmak istemediklerimin hatırlatıcısı. Mekân ve unsurları birbirine o kadar sıkı bağlıyorum ki bir başkası kazınmış duvara baktığında sadece kazınmış duvarı görüyor. İki balkonun buluştuğu yer başka biri için esintiyi hissedebileceği bir nokta. Ötekinin çiviye baktığı yerde kendisiyle karşılaşabileceği bir ayna yok. Belleğin nüfuz ettiği bu yerde herkes kendi hatırlamak istediğini hayali nesnelerle mekâna işliyor. Mutfaktan yayılan limonlu kremanın kokusu da bu nesnelerden biri. Balkondan uzanıp toplamaya çalıştığın eriklere hemen yanından eşlik eden limon ağacını en son on iki yaşında gördüğünü hatırlatıyor. Bir başkası için mutfaktan farklı bir koku yayılıyor. Burası her hâliyle bir hatırlama mekânı, fakat zihnime kaydedeceğim alanlar zamanla genişlerken belleği sağlıklı tutabilmek adına bazı şeyleri unutacağım. Unuttuklarım geçmişi yeniden okuyabilmek için çeşitli yollar sunacak. Onlardan birini seçip bana verilen anahtarla kapıdan içeri gireceğim. Temas ettiğim her hikâye, benimkini belli belirsiz etkilerken dönüşümün sürekliliğini fark edeceğim. Benden önce de burada olan boy aynasının karşısında kendime bir yer buluyorum.
Ne isen o olmak yeniden doğuşun banyosudur. Derinliklerde, varlık koşulsuz bir süreklilik değil, sonsuzca yavaş bir gelişmedir. Bataklık suyu gibi durgun olduğunu düşünürsün ama yeryüzünün en büyük derinliklerini kaplayan denize doğru yavaşça akarsın ve o kadar geniştir ki karalar sınırsız denizin rahmine gömülmüş bir adaya benzer. *
Bu yerden bir farkım var mı? Oluş hâlindeki şeylerin sessizliğinde dinleniyorum. Her nefeste dönüşen ve her dalgada biraz daha beliren yaşamı izliyorum. Diğer tarafta denize atılan dikişlerin altında neler olduğunu merak ediyorum. Bedenin alerjik tepkime anındaki özgürlüğü gibi olmak, şişmek, kaşınmak, kızarmak ve yayılmak istiyorum.

* C. G. Jung, Kırmızı Kitap, Çev. Okhan Gündüz, Kaknüs Yayınları, 2016, İstanbul, s. 203




► 4- İlayda  Tunca


İlayda Tunca’nın yanıtı sezon’un holünde yerde bulunan kırık fayansa odaklandı. Mekanda dolaşanların bir odadan diğerine geçerken fark etmeden bastıkları, basıldıkça hareket eden bu fayansa şu notu düştü İlayda;






Sadece bir fayans kırık, fayans kırık bir fayans. Gri olduğunu tahmin ediyorum ve kırık. O fayansı kıralım. Fayans zaten kırık. Kırık fayansı kıralım. Yanındaki fayansı da. Kırık fayansı bir daha. Kırık olmayanları da. Bir kaç fayans daha. Fayansı istediğimiz yerinden kırsak ya?

Kırılanları yeniden birleştirebiliriz.




► 5- Ezgi Yakın
Ezgi’nin yanıtını görmek için yakında bu sayfayı yeniden ziyaret edin. 




► 6- yermekân
yermekân’ın yanıtı, ileride yapmak istediklerinin görsel bir taslağı olarak sezon’un atölye olarak kullanılan odasında kendine yer buldu.





► 7- Akarsu Melike Demirkol & Görkem İmrek & Furkan İnan

Akarsu, Görkem ve Furkan’ın yanıtı ortak kaygılarla bir araya gelmenin mümkünatını sorguluyor. sezon’u bir karşılaşma mekanı olarak kurguluyor ve yeni birliktelikler inşa etmede nasıl bir rol üstlenebileceğini tahayyül ediyor. 




Hey, Neredesin?

Sezon, kapılarını açarken mesken tuttuğu apartman dairesini dönüştürerek özel alan tahayyülünü esneten ve “ev” kavramının sınırlarını yeniden düşünmeye davet eden bir çağrıda bulundu. Yönelttiği “bu mekanda ne yapmak istersin?” sorusu üzerinden öncesinde hiç bulunmadığımız bu dairenin planı ve odalarını tasvir ettiği metin aracılığıyla ilk düşündürdüğü şey içerisi -ev- ve dışarısı -şehir, sokaklar- ile kurulan ilişki, yerellik, aidiyet ve bunun beraberinde gelişen sosyalleşme, üretme, birliktelik kurma ilişkilerimizdi.

Evi hem yaşanan hem de üretilen bir mekana dönüştürmek, özel ile kamusal alan arasındaki sınırları bulanıklaştırarak haneyi yeniden kurgulamaya imkan tanır. Kamusal alanın giderek daha fazla işgal edildiği, dışarıda olmanın ekonomik ve politik nedenlerle iyiden iyiye zorlaştığı, en basit arkadaş buluşmalarının bile dışarıdan içeriye taşınmak zorunda kaldığı bir dönemde, böyle bir teşebbüs var olan beraberlikleri pekiştirecek ortaklıklar yaratırken yeni birliktelikler inşa etmeye de alan sağlayabilir. Müşterek kaygıların, sevinçlerin, ilişkilenme ya da üretme biçimlerinin paylaşılabileceği kitlelerle organik bağlarla bir araya gelmenin mümkün olmadığı koşullarda karşılaşma mekanları kritik önem taşıyor. Sürdürülebilirliğin sadece bireysel değil, toplumsal ve pek tabi kültürel açıdan sağlanması için de.

Sezon içinde bulunduğumuz koşulları muhakeme etmek ve bir nevi kendimizi korumak için aracı bir rol üstlenebilir mi? Bu ve bunun türevi sorulara cevap aramak üzere bir araya geleceğimiz bir sığınak olabilir mi? Şimdi ve bugünde var olanın üzerinde bir hegemonya kurmak amacıyla değil, birbirimize destek olmak için bir araya gelinecek bir mekân? Katılımcılarının ve bileşenlerinin gelişigüzel bir şekilde birbirine bağlanmış kişisel ütopya ve cehennemlerinin toplamından oluşan, merkezi olmayan, dağınık bir buluşma noktası olabilir mi? Sınırları muğlak, tanımlanmamış ve belirtilmemiş bir biz’in mevcut toplumsal biçimlerin ötesine geçmek için belirli bir iradede birleşebileceği ve yine biz’in müşterek geleceği için hayal edebileceği yeni biçimleri, şu anda tezahür ettirmeyi deneyeceği bir yer?

İçinde bulunduğumuz koşullarda ortak kaygılar üzerinden bir araya gelmek kadar, kimlerle, nasıl ve nerede bir araya gelebileceğimiz sorusu da hayati önem taşıyor. Beraberliğin bir araya gelmek üzerinden tanımlandığı durumlarda birliktelik ancak uzayda aynı noktada bulunmakla, coğrafi olarak aynı yeri işgal etmekle, kısacası aynı anda aynı yerde olmakla mümkün olabilir. Mevcut teknolojiler bir araya gelmek istenilen bireylerle ortaklıklar, kavuşmalar sağlamak için envai çeşit yöntem geliştirmiş olsa da aynı fiziksel ortamda bir araya gelmek günden güne güçleşiyor.

Beyin göçünün son zamanlarda kazandığı ivmeyi ve buna paralel olarak şehrin dönüşümünü gözlemlemek mümkün. Özellikle İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyükşehirlerde 22-42 yaş arasında ortak paydada buluştuğunuz insanlara rastlamak günümüzde oldukça güç. İşten çıktıktan sonra “şöyle bir yürüyeyim” dediğiniz, şehrin en merkezi buluşma noktalarını barındıran semtleri başta olmak üzere şehir hayatına karıştığınız hemen hemen her güzergahta akranlarınıza denk gelmenin mümkün olmadığı gibi Türkçe konuşan kişiler duymanız, ortak geçmiş ve hafıza paylaştığınız kişilerle karşılaşmanız da özellikle beş yıl öncesi kadar olası değil.

Peki bir araya gelmek istediğimiz insanlar buradalar mı? Yoksa sizin de an itibariyle doğup büyüdüğünüz şehirde değil, bir patates Avrupası ülkesinde (aka Almanya) daha çok tanıdığınız mı var? İstanbul’da kalan son 3 arkadaşınızdan biri de geçen ay macera dolu Amerika’ya mı taşındı?

Kültür üretiminin kuşaktan kuşağa aktarılarak gerçekleştiğini göz önünde bulundurursak, şehirleri yaşatan da kültürel üretimin devamlılığını sağlayan da aslında genç nesillerdir. Genç neslin büyük çoğunluğunun kenti terk ettiği durumlarda kültür üretimi durur, şehir yavaşça tükenmeye ve geçmişte ürettiklerini tüketmeye başlar. Kente özgü yerel doku yerini kamusal alanları dolduran turist ve ekspatlardan oluşan kalabalıklarla dolu “ziyaretçilere” bırakır.

Bu sorular ve ihtiyaçlardan hareketle geliştireceğimiz program, birbirimizden neler öğrenebileceğimizi keşfetme ihtimalinden yola çıkarak yeni kesişimler oluşturma hedefiyle müşterek kaygılara değinen, yakın geçmişten günümüze kent belleğine odaklanan, sosyal değişim süreçlerini ele alan ve odağına aldığı meselelerin ekonomik, politik, çevresel ve insan hakları eksenindeki etkilerini analiz eden okuma grupları ve çeviri atölyeleri düzenlemeyi önerir. Program, kolektif olarak tartışmaya açılan metinler aracılığıyla irdelediği meselelerin yeni bir gelecek tahayyülü geliştirmeye katkı sunmasını hedefler.

Oluşturulan okuma seçkileri müellif bir çevirmen olmaksızın düzenlenecek çeviri atölyelerinde kolektif olarak tartışmaya açılır. Düzenlenecek oturumlarda metinlerin ihtilaflı paragrafları, Sezon’da yeni bir beraberlik kurmak üzere bir araya gelen toplulukla tartışılarak tercüme edilir. Bir birliktelik oluşturma teşebbüsü ile metinleri tartışmaya açarken, “Yeni bir gelecek tahayyülünün paydaşları kimler olabilir? Paydaşlar arasında dil birliğine, birlik olmasa bile ortak anlaşı zeminine nasıl varılabilir? Tek tipleşmeden, birbirimize benzemeden, farklılıklarımızla birlikte birbirimizi nasıl anlayacağız? Müşterek yanlarımızı nasıl tartışıp ortaya çıkaracağız?” gibi sorular üzerinden güncel meselelere dair birlikte yeni soru işaretleri oluşturmak ve oluşturduğumuz birliktelikten neler öğrenebileceğimizi keşfetmek hedeflenir.

Çeviri atölyeleri, irdelenen sorular aracılığıyla parantezler açarak programı kurgulayanların ve katılımcılarının da belki birkaç on yıl dönmemek üzere bir yerlere gideceğini öngörerek kalmak ya da gitmek kararının bireysel olduğu kadar toplumsal, politik olduğu kadar ekonomik olduğunu vurgular. Süregelen beyin göçünün etkilerini ele alırken kamusal alan ve kültür üretiminin şu an her zamankinden daha kritik olduğunun bilinciyle gitmekle değil, “burada” kimin olduğuyla ilgilenir.

Atölyeler yüzleştiğimiz bu sorunları tartışmaya açan metinleri ele alırken şehrin kültürünü üretecek ve tüketecek kitlenin değişimine odaklanır. Mevcut değişimin sosyal ve politik temellerinin izini sürmek amacıyla yakın geçmişi ele alarak 1990’lı yılların tahayyülünde öngörülen dünyanın ne kadar uzağında olduğumuza değinir. Kimlerin, hangi koşulların tahayyülüydü tehazür eden? Bugün geldiğimiz süreci kurgularken hangi parametreleri ele aldılar? Geçmişin hikayesi üzerinden yeni bir gelecek tahayyülünü birlikte kurabilir miyiz? gibi soruları da düşündürmeyi amaçlar.

Okuma grupları süresince açık bir çalışma alanı işlevi görecek Sezon serbest kullanıma açık olacak. Oturumlarda metinler tartışmaya açılırken geçmişten aktarılan ve işlevini yitiren unsurları dönüştürme ihtimaliyle elimizde kalanları analiz ederek; Bugün geleceğimize yönelik olası ihtimaller geliştirirken bize miras kalan gerçekler ile ne yapabiliriz? Miras kalanı nasıl dönüştürebiliriz? Kimden kaldı bu miras? soruları etrafında geçmiş ile gelecek arasında kurulan ilişkiyi sorgulamaya açar.



► 8- Borga Kantürk
Borga’nın yanıtını görmek için yakında bu sayfayı yeniden ziyaret edin. 

► 9- School of Commons
School of Commons’ın yanıtını görmek için yakında bu sayfayı yeniden ziyaret edin. 

► 10- Fırat Yusuf Yılmaz
Fırat’ın yanıtını görmek için yakında bu sayfayı yeniden ziyaret edin. 

► 11- Merve Elveren
Merve’nin yanıtını görmek için yakında bu sayfayı yeniden ziyaret edin.